Diyabetik Bilinçlendirme Programları
Programın birinci amacı, eğitim, önleme ve araştırma yoluyla diyabetik retinopatinin neden olduğu yeni körlüklerin sayısını düşürmektir.
Benimsenmiş Diyabet Bilinci Hizmetleri şu şekildedir:
* Diyabet Bilinci için Lions Hareketi
* Toplum eğitimi (seminerler, filmler, kamu hizmeti anonsları, Diyabet tehlikesi riski olanları uyarmak için malzeme dağıtmak)
* Diyabet taramaları
* Lions Göz Sağlığı Programı (LEHP)
* Diyabetli hastalar için eğlence kampları
Lion’lar her yıl 14 Kasım’da yaşanan dünya diyabet günü ve diabet bilinçlendirme ayı olan Kasım ayındaki etkinliklere katılarak diabet Bilinçlendirmesini desteklerler.
Lion'lar özellikle Tip 2 tipi diyabetin yol açtığı rahatsızlıklarla ilgilenmektedirler. Bu konuda çeşitli illerde vakıflar kurulmuştur.
Diyabetik retinopati
Diyabet (şeker hastalığı) süreğen hastalıklar içinde önemli bir yere sahiptir. Diyabetin önemi görülme sıklığının giderek artmasının yanında değişik organlarda ilerleyici hasarlara yol açabilmesinden kaynaklanmaktadır. Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de 2.2 milyon bilinen diyabetli, 2.5 milyon kadar da hastalığından habersiz diyabetli bulunduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca ölüme yol açan nedenler arasında da üst sıralarda yer almaktadır.Diyabet insülin yetersizliği ya da eksikliği sonucu ortaya çıkan karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmasının bozukluğudur. Diyabette görülen metabolik değişiklikleri insülin yetersizliğinin derecesi belirler. İnsülin yetersizliği ya da yokluğuna bağlı olarak oluşan çeşitli metabolik değişikliklere bağlı olarak, hastada hiperglisemi (kan şekeri yüksekliği), ketoasidoz (yağların yanması sonucu ortaya çıkan asitlerin artışı), ve protein yıkımı gelişmektedir. Kan glukozu (kan şekeri) 180 mg/dl’nin üzerine çıktığında idrarla atılmaya başlar. Bu durum su ve elektrolit kaybına neden olur. Su kaybı sonucu kişide çok su içme isteği oluşur.
İnsülün yetersizliği glukozun (şekerin) enerji amacı ile kullanılmasını önler, yağlar ve proteinlerin enerji için kullanımını artırır. Yağların yakılması sonucu açığa çıkan ketıasitler asidoza neden olurlar. Proteinlerin enerji amacı ile yakılması aşırı yorgunluğa ve organların fonksiyonlarının bozulmasına neden olur ve kilo kaybı oluşur.
İnsülin yetersizliğinde kanda yağ asitleri ve lipoprotein türlerinde artış olur. Uzun süre kontrol edilmeyen diyabetlilerde büyük arterlerde arteriyoskleroz, tüm vücutta kılcal damarlarda kalınlaşma ve çevresel sinirlerde harabiyet görülür. Bu durum koroner tıkanıklık, felç, ayak gangreni, körlük, böbrek yetmezliği gibi komplikasyonlara yol açabilir.
Diyabetin en yaygın iki tipi; Tip 1 (insüline bağımlı diyabet) ve Tip 2 (insüline bağımlı olmayan diyabet) diyabetlerdir. Tip 1 diyabetli hastalar yaşamak için dışardan insülin almak zorundadırlar. Bu grup hastaların çoğu ergendir. Genellikle yaşamın ileri yıllarında ortaya çıkar, obesite (şişmanlık) ile ilgilidir ve genetik geçişi yüksektir. Genetik faktörler önemli olmakla birlikte, yapılan araştırmalar obesitenin derecesinin, obesite süresinin uzun olmasının, vücut ağırlığının karın bölgesinde toplanmasının ve fiziksel aktivite azlığının Tip 2 Diyabet oluşumunda daha büyük rolü olduğunu desteklemektedir.
Tip 2 diyabette vücutta insülin yetersizliğinden çok insülinin yararlılığının değişik nedenlerle azalmış olması söz konusudur. Tipik olarak Tip 2 diyabet sinsi seyreder. Çoğunlukla yorgunluk, halsizlik, baş dönmesi, bulanık görme gibi hastalığa özel olmayan şikayetler Tip 2 diyabetin klinik tablosunu oluşturur. Diyabetin klasik belirtileri(çok su içme, çok idrara çıkma, çok yeme ve zayıflama) hafif olabilir, hatta olmayabilir. Bu durum Tip 2 diyabeti tanısının yıllarca gecikmesine neden olabilmektedir. Tanı konulmayan ve tedavi edilmeyen hastalar organ hasarlarının oluşmaya başlaması riskine maruz kalırlar. Yapılan araştırmalar Tip 2 diyabetin başlamasında tanıya kadar geçen sürenin 4-7 yıl olduğunu ve tanı konulduğunda hastaların önemli bir kısmında kronik komplikasyonların ortaya çıkmış olduğunu göstermektedir. Bu nedenle Tip 2 diyabetin erken tanısı ve tedavisi öncelikle önemlidir. Tip 2 diyabetli hastalar hastalıklarını başlangıçta yalnız diyet ve egzersizle kontrol edebilirler.
Tip 2 Diyabet için risk grupları:
• 40 yaşın üzerinde
• Şişman
• Ailesinde diyabetli olan
• Gebeliğinde şekeri yükselen
• 4.5 kg’dan ağır bebe doğuran
• Tansiyonu yüksek olan ve
• Hastalık ya da yaralanmadan dolayı stress yaşayan bireylerdir.
Diyabetin kronik komplikasyonlarının önlenmesinde kan glukoz düzeyinin normale yakın tutulmasının ve kalp damar hastalıklarına yol açan risk faktörlerinin tedavisinin önemi anlaşılmıştır. Bu nedenle diyabet kontrolüne büyük önem verilmeye başlanmıştır. Diyabet kontrolünün değerlendirilmesinde kullanılan ölçütler; kilonun, tansiyonun, kan lipidlerinin, kan glukoz değerlerinin normal sınırlarda olması ve diyabet belirtilerinin olmamasıdır.
Diyabette beslenmenin düzenlenmesi hastalığın kontrolünde önemli bir yere sahiptir. Diyabetliler için genel beslanme önerileri ; toplam kalorinin %30 ' dan daha azının yağlardan sağlanması, bunun büyük kısmının çoklu doymamış yağlardan (zeytinyağı, ceviz yağı gibi) oluşması, katı yağ ve kolesterolün kısıtlanması, kalorinin %60 veya daha azının karbonhidratlardan, %12-20'sinin proteinlerden karşılanması, öğünlerdeki posa içeriğinin arttırılması şeklindedir. Önerilen günlük kalorinin %65'i ana öğünlerde, %35'i ara öğünlerde tüketilmek üzere öğünlerin 2.5-3'er saat aralarla alınması önerilmektedir. Tip 2 diyabette yemek sonrası kan glukoz düzeyi uzun süre yüksek kaldığı için öğün aralarının daha uzun olması ve bir öğünde fazla yiyecek alınmaması daha uygun görülmektedir. Diyabetli bireyin beslenmesini düzenlerken hastaların fiziksel özellikleri, aktivite düzeyleri, yaşam tarzları, beslenme alışkanlıkları, ekonomik durumları, laboratuar sonuçları ve uygulanan tıbbi tedaviye bağlı olarak bireye özgü düzenleme yapılabilmektedir.
Fiziksel aktivite azlığı diyabet oluşumuna yol açan önemli bir faktördür. Bazı glukoz toleransı bozuk bireylerde diyet ve egzersizle diyabet görülme oranının önemli ölçüde azaltılabildiği bildirilmektedir. Egzersiz, pek çoğu aşırı kilolu olan Tip 2 diyabetlilerde kilo kaybı sağlamada etkili olmaktadır. Egzersiz kilo kaybı sağlamasa bile Tip 2 diyabette kan glukozunun kontrol edilmesinde büyük yarar sağlayabilmektedir. Ancak, egzersizin bu yararlarının yalnızca düzenli yapıldığında gerçekleştiği ve egzersizin etkisinin en fazla 2-3 gün sürdürülebildiği vurgulanmaktadır.
Diyabetin İnsülin ve İlaçlarla Tedavisi : Beslenmenin ve fiziksel aktivitenin düzenlenmesi ile birlikte hastalığın kontrolü için Tip 1 diyabette kullanılanımı gerekmektedir. Tip 2 diyabette ise ağızdan alınan ilaçlar ya da hem ağızdan alınan ilaçlar hem de insülin kullanımı gerekebilmektedir.
Tip 2 diyabette hastalığın ve hastanın özelliklerine göre tek bir grup ilaç ya da farklı etkiye sahip ilaçlar kullanılabilmektedir. Farklı etki süreleri olan insülin türlerinin kullanımı hasta gereksinimine göre tek başına ya da karışım olarak kullanılmaktadır. Tip 1 diyabetlilerde iyi kontrol sağlamak için günde 4 kez insülin uygulaması önerilmektedir.
İnsülin ve ağızdan alınan kan şekeri düşürücü ilaçları kullanan diyabetlilerin düzenli olarak kendi kan şekerini kontrol etmesi hastalığın kontrolünün sürekliliğinin sağlanması ve tedavi yan etkilerinin azaltılmasında oldukça önemlidir.
Diyabetli bireyler hastalıklarını kontrol edebilmek için beslenmelerini, fiziksel aktivitelerini ve tedavilerini düzenleme ve takip etme becerisi kazanmak ve sağlıklı yaşama davranışlarını alışkanlık haline getirmek durumundadırlar. Hastaya bu becerilerin kazandırılması için eğitim önemli bir araçtır. Diyabetlinin eğitimi bu alanda çalışan sağlık personelinin ( başta hemşire ve diyetisyen olmak üzere) önemli bir görevdir. Diyabetlinin bilgilenmesi ve diyabetli ile sağlık çalışanlarının iyi bir ekip işbirliği içinde çalışmaları, diyabetle başedebilme, daha uzun, daha sağlıklı ve aynı zamanda daha kaliteli bir yaşam sürmenin anahtarıdır. Diyabetli gençler ve yetişkinlerin biraz dikkat ile yaşamlarını normal olarak sürdürmeleri mümkündür.